GEÇMİŞİNİN SONUCU OLARAK İNSAN
Her insan bir amaca yönelir ve herkesin bu eğilimi kendinde barındıran ruhsal bir yönü bulunur. Amaca yönelen bu istenç durumu bir yanılgıdan bile kaynaklansa kişinin varılmasını düşündüğü bir son ise, sürekli bunu kontrol etmesine gerek kalmadan davranış, görüş biçimine yansıyacaktır.
Peki, bir amaca yönelim neden yanılgıdan ileri gelsin. Bunun kaynaklanmasının ilksel nedenleri ne olsun, nerede oluşmaya başlasın ki kişi sahip olduğu bu duyguyu başka bir duyguya evrilip yaşamını devam ettirsin?
Aslında doğru bir yöntem, doğru bir insan tabiatı inceleme yoluyla durum kolayca saptanabilir. Tabii ki inceleme yoluna en baştan kişilik benliğinin oluştuğu çocuktan başlamak en doğru seçim olacaktır.
Kişiliğin oluştuğu çocukluk dönemlerinde bir çok profil pek tabii ki bulunmaktadır. Fakat buradaki anlattığımız iki görüntü hepimizin çevremize dikkatlice baktığımızda sıklıkla görebileceğimiz fakat diğerlerinden yaşamdaki oluşturacağı olumsuz sonla düşünürsek başlangıçta aslında sağlıklı gibi görünen incelemeye konu olacak profillerdir.
Birincisi sizin de görebileceğiniz aile içinde oyun topları gibi yararlanılan çocuklardır. Bu çocuklar aile içinde bir eğlence aracı gibi görülür. Sahip olan ailenin yaşamının zamanca çok büyük bir kısmını verdiği bu çocuk ailenin tüm mutluluk kaynağı olması doğal bir durum olarak görülebilir. Fakat burada tüm kelimesi önem arz etmektedir. Çünkü ebeveynlerin yaşamının nerdeyse tamamını kapsayacak olan bu çocuk çoğunlukla tüm kelimesinin getirilerinden sebeple yanlış anlamların yüklendiği bir yere yerleştirilecektir. Birinci görüntüdeki çocuk büyük bir titizlikle kollanıp gözetilmesi gereken bir mülk sayılır. İkinci profil ise sıklıkla görülen bir diğeridir. Aile içinde bu çocuklar afacan veya yaramaz isimlerinin verildiği duymuşsunuzdur. Bu türdeki çocuklar ise bıkkınlık verici birer yük olarak bilinirler.
Aileler tarafından sergilenen bu davranışlar onların gelişimi için çok sakıncalıdır. Sakıncalarını teker teker yazının içinde irdeleme niyetinde değilim. Direkt olarak bu iki profildeki çocukların sonuç olarak yaşamlarının daha en başındayken aileleri tarafından farkında olunmaksızın çevrelerinin ve yaşamın ciddiliğinden, kuşku duymaya itilirler.
Yaşamın ciddiliğinden uzaklaşıp kuşku duymaya itilen bireyde oluşacak aşırı güvensizlik, yetersizlik duyguları yaşamda bir amacın saptanmasını ve biçimlendirmesini sağlar. Yaşam içinde ön plana çıkmak, dikkatleri üzerine çekmek, çevresini bunlara zorlamak özelliği ile kendini açığa vurur. Güçsüzlük duygusuna kapılıp duyguyu yenmeye çalışan bu insan gerginliği son derece büyüdüğü zaman ise eleştiri yetisi pek umursanmamakta “Kendine yardım et de, nasıl yardım edersen et.” ilkesine uyulma zorunluluğuyla karşı karşıya kalmaktadır.
En nihayetinde amaç öyle bir belirlenir ki kendisine ulaşılması durumunda insana başkaları karşısında bir üstünlük duygusu sağlayabilsin ya da insanın kişiliği o denli yüce bir aşamaya çıkarılabilsin ki, hayat onun için yaşamaya değer görülsün.
Güçlü olma eğilimindeki bahsini ettiğimiz kişi kendisinde yaşayan böyle bir eğilimden açıkça söz etmemeleri, bunu saklamaları, yakınlık ve sevgi duyduklarının arkasına sığınarak söz konusu eğilimlerini el altında gerçekleştirmeye çalışırlar. Çünkü başkalarının kendisini böyle bir eğilim içinde yakalamalarından utançla kaçarlar. Yakınlık ve sevgi duyduklarının arkasına sığınma yöntemi sayesinde engelle karşılaşmayıp güçlü olma eğilimi sürekli büyür. Bu büyüyen güçlü olma eğilimi kişinin ruhsal yaşamında yozlaşmalar yol açar. Öyle ki güvenlik ve güçlü olmaya iten aşırı içgüdünün etkisi ile cesaret küstahlığa, itaat korkaklığa dönüşür. Sevgi başkalarını boyun eğdirmeye, itaate ve teslimiyete zorlamada başvurulan bir hile olup çıkar. Bütün karakter özellikleri kurnazlık dolu bir üstünlük arzusunu içerir.
Güçlü olma ve üstünlük eğilimi oldukça aşırılığa vardırılarak hastalık derecesinde bir düzeye çıkarılır. Bu kişi yaşamındaki normal ilişkilerle yetinmez. Saptadıkları amaçlara uygun olarak dikkati sürekli çekecek eylemlere girişir. Çevreyi fazla umursamaksızın kendi konumlarını sağlamaya çalışırlar. Böyle davranarak herkesin dikkatini çekerler. Kendinde bu gibi yetileri kazanan kişi çevrelerinde sadece yukarıda bahsettiklerimle de kalmayacaktır. Yaşamlara burunlarını sokup, başkalarını tedirgin ederek onları kendilerini savunamayacak durumda bırakırlar.
Bu davranış örgüsü, birlikte olduğu hiç kimseyi memnun bırakmadığını her zaman gözlemlemek mümkündür. Hep başkalarının karşısına dikilerek onların rahatını kaçırırlar.
En baştaki bu büyüklenme her ne pahasına olursa olsun başkalarını egemenlik altına alma özelliği ile kendisinin üstün ve güçlü olma çabası olmadığına kendinin inandırıp, karşısındaki kişinin bulundukları düzeyden aşağı düşmesi ile yetinmesi ile devam eder. Bu an gerçekleştiğinde kendisi ile karşısındaki kişi arasında bir uzaklık koyar. Tamamen kopmasa da izin vermeden bu uzaklığı korumaya hepsinden fazla önem verirler.
Sergiledikleri tutumları çevreyi rahatsız etmekle kalmaz, tatsız sonuçlar da doğurur. Yazıyı buraya kadar okumaya devam eden bir çok kişinin de tabii ki tahmin edebileceği gibi en tatsız sonuç kendi üzerindeki olacaktır.
Geçmişinin sonucu olan bu kişi hayatın gölge tarafları ile öyle donatılır ki yaşamın doğru dürüst tadına ve mutluluğa asla varamayacak şekilde geride kalan hayatına ta ki o son an gelene kadar devam eder.
Samet Erkut